Sabah 06.00'da start verdik bugÜn. Dedeman'da yabancı bir turist kafilesi vardı. İşin kötüsü onlara verilen hizmet bize verilmiyor. Dün gece canlı müziği bile durdurabildiler. Hoş müzik restoran bölümünde çalınıyordu ama ne olursa olsun, bizim onlara gösterdiğimiz saygıyı biz de istiyoruz. Dedeman kötü bir otel. En kötüsü ise duşları. Banyo kötü durumda. Kahvaltıda bile herkes istediği masaya oturamıyor. Müslümanlarla yahudiler arasında haremlik selamlık yapıyorlar. Rezil, çok rezil. Bir önceki otelimiz üç yıldızlıydı ama daha güzeldi. Otobüsteki rotasyon sayesinde bugün biraz daha önlere yaklaştık. İki gün sonra en önde oturacağız. Bugün program bayağı yoğun. Hava da çok güzel. Umarım her tarafa gidebiliriz. Açıkcası bugüne kadar gezi daha başlamadı gibi hissediyorum. Evet yeşillik görmek çok güzel ama biraz daha tarih görmek istiyorum. Gerçi tarihi eserlerin çok olmadığı bir bölgedeyiz. Fakat yine de doğayla içiçe olmak da çok güzel. İstikamet Çamlıhemşin. Yaklaşık bir saatlik yolumuz var. Karadeniz illerinde binalar çok yüksek. Sanırım müsait alanlarin yetersizliğinden böyle tercih ediliyor. Çay bahçelerinin uzaktan görüntüsü, dağları sık bir biçimde brokoli ile kaplamışlar gibi duruyor. Rize'deki bir diğer ilginçlik ise, bazi dükkanların yaş çay karşılığı takas yapmalari. Örneğin bir mobilya dükkanında "yaş çay karşılığı mobilya verilir" yazıyordu. Bir diğerinde ise "yaş çay karşılığı kumanya verilir" yaziyor. Parayı bulan devletin topraklarından takas sistemine geri dönülmesi manidar. Çamlihemşin'e giderken yeşillikler arasından akan bir sürü irili ufaklı çaylar görüyoruz. Saat 08.30, Çayeli'ne girdik. Hava yine kapatti. Tekrar söyleme ihtiyaci hissediyorum, bu kadar güzel yemyeşil bir doğada, bir o kadar çirkin binalar çok kötü duruyor. Melyat deresini geçtikten sonra, Lazların yaşadığı topraklara girdik.
Pazardan itibaren Fındıklı, Arhavin, Hopa ve Çamlıhemşin daha çok yaşadıkları yerlerdir. Bir de Hemşin'liler vardIr buralarda yaşyan. Hemşin'liler daha çok yukarılarda yaşarlar. Lazlar ise daha çok sahilde yaşarlar. Hemşin'liler ülkemize pasta ve yayla kültürünü getiren millettir. Pazar ilçesinden geçiyoruz. Burası Hemşin'liler ve Lazlar arasında serbest bölgedir. Hemşin'liler buraya gelip alışverişlerini yaparlar, cünkü burası Hemşin'lilerin yoğun olarak yaşadığı bölgedir. Kendilerine yakın olan ama Laz'ların yoğun olduğu Ardeşen'den alışveriş yapmazlar. Anladığınız gibi Lazlar ile Hemşinliler de anlaşamıyorlar. Pazar ismi ise, daha önce burası esir pazari olarak kullanıldığı için verilmişr.. Frtına vadisindeyiz. Dünya üzerinde korunmaya alınmış 200 yerden biri. Karadeniz de 2400 çeşit bitkinin 1200 çeşiti bu vadide. Yol kenarında ilkel teleferikler var. Bunlara vargel deniyor. Pancar motorla çalışiyorlar. Yayla evleri ahşaptan yapılmıs tek katli yapılar. Fırtına deresi raftinge müsait bir dere. Yörenin çalgı aleti tulum. Oğlaktan yapılıyor. Ön ayaklarının olduğu yere lülük denen flütler
takılıyor. Üfleyerek içi hava ile dolduruluyor ve çalınmaya başlanıyor.
Yol üzerinde kivi bahceleri de görmeye başladık. Yaylalarda çok sis olurmuş. Eger sisde kaybolursanız, bir tane inek bulun. İneğin yanından ayrılmayın. Ergeç akşam saatlerinde inek muhakkak bir eve gider. Ayı görürseniz yokuş aşagi koşun, ayı ön ayaklarının kısa olmasından dolayı sizi takip edemez. Domuz gördüğünüzde ise, zikzak çizerek kaçın. Bakalım yaylada başımıza ne gelecek. Koruma alanındaki vadide otel inşaatı var. Tahmin edin nasıl izin almışlar. Çamlıhemşin'e girdik. Tarif etmem mümkün değil.Yüzüklerin efendisindeki orta dunyada yasiyoruz gibigeliyor şu anda .
Yola minibüslerle devam ediyoruz. Minibüs şöförümüz çok kafa bir adam. Bayağı eğlenecegiz. Yok adam cok alem. Bu kadar lazını görmemiştim. Malatya'lıları sevmiyormuş, yandık. Şöförümüzün ismi yandim Ali. Çamlıhemşin'den yaklaşık on kilometre yukarıda Ayder yaylasına çıkıyoruz. Dağların arasından çok güzel ve bakımlı bir yoldan yukarı çıkıyoruz. Kulaklarımızda yükseklikten dolayı basıncı hissediyoruz. Ayder'in girişinde sağlı sollu oteller ve pansiyonlar var. Ayder yaylası , yayladan daha çok turistik bir yer olmuş. Gelintülü şelalesinde mola verdikten sonra, yukarı tırmanmaya devam ediyoruzYaklaşık 400 metreden dökülen bir şelale.İsmi ise döküldüğü yerin 3-4 metre üstünde suyun şekili gelin duvağı tülüne benziyor diye gelin tülü deniyor.
Yol artık çok bozuk, uçurum kenarında gidiyoruz. Böbrek taşı ya da vücudumuzda herhangi bir şey kalmadı. Organlar yer değiştirdi. Burada minibüs sürmek çok zor. Bizim şöför Sebastian Loeb'i kıskandıracak manevralar yapıyor. Ne şartlarda yazdığımı tahmin bile edemezsiniz. İnsanlar yaylayanasıl çıkarlarmıs hayret. Biz ki iki ağaç gördük mü yeşillik diyen nesil, buralarda yeşil şoku yaşar. Şu an benim yaşadığım gibi. Dağlarin zirvelerinde kar görmeye başladık. Ağaçlar bitti. Bu kadaryüksekte oksijen nispeten az olduğu için ağaç yetişmiyor.
Yukarı kavrundaki gezimizi bitirdik. Hava sıcaklığı yaklaşık sekiz dereceydi. Yukarı kavrun, Kaçkar dağlarının başlangıcı olduğu için, dağcılar burada konaklarlarmış. Zaten küçük bir pansiyon var burada. Dün gece kar yağmış Kaçkar'a. Daha sonra bir grup aşağıya doğru yaklaşıkk kırk dakika yürüdük.Hayatımda yaptığım en güzel yürüyüşlerden biriydi.
Doğu ladin ağaçları arasından iniyoruz. Şöförümüz Ankara havası çalmaya başladı. Karadeniz'de Ankara havası... Yaylaya çıkış ve iniş zor bir sürec. Yine de yukarıda gördüklerimiz için değerdi. İsmail'in keçi damarı tuttu dağların tepelerindeki sislerin içine girmek istedi, çıkamadı çünkü zamanımız yoktu. Keşke buralar yakın olsa da yürüyüş yapabilsek. Gerçi yakın olsa bu kadar güzel kalır mıydı, tartışılır...
Ayder yaylası tamamen ticari bir yer olmuş. Doğa hala güzel ama çirkin yapılaşma burayı da etkilemeye başlamış. Korunmaya alınmış bir bölgede otel inşaati, yeşilin göğsüne hançer gibi saplanmış. Ayder'den yukarı Kavrun yaylasına çıkıp inmek için sağlam mideniz olması gerekir. Şimdi fırtına vadisinde, dere restoranda yemek yiyeceğiz. Muhlama, alabalık ve kara lahana çorbası. Bakalım yemekler ne durumda?
Havanın temizliği biz karbonmonoksit bağımlılarını çarptı. Ortak kararımız muhlama oldukça başarılı. Balık normal alabalıktı. Kara lahana çorbası damak tadımıza uymadı. Lahana sarması beğenildi. Mısır ekmeği de çok güzeldi, altı ve üstü sert değildi, tadı güzeldi. Restoran guzeldi. Saat 15.20, Zilkale'ye doğru minibüslerle yola çıktık. Zilkale'ye giderken ilginç yapılar gördük. Dört tane kalın yuvarlak direk düşünün, bu direklerin ustune evi oturtun. Bu aslında erzak deposu. Serander deniyor bu yapılara. Fareler giremesin diye yapılıyor. Direkler de metal saclarla kaplanıyor. Böylece fare tırnağını geçirip çıkamıyor
. Burada alfabedeki harf sayısı gerçekten düşüyor; "B" harfi "P" oluyor, "D" harfi "T" oluyor gibi. Şiveleri çok ağır ama çok güzel. Bugün ki gezi sarstı bizi. Taşlık yollarda minibüsle gitmek zor. Zil kale, ipek yolu üzerinde bulunan Türkiye sınırları içindeki bir kaç karakoldan biri. Komenoslar yapmışlar ama ticareti iyi bilmediklerinden, ticarette usta olan Ceneviz'lilere devredip vergi almışlar. Geçen seneye kadar harabe durumdaki kale restore edilmiş ama restorasyonu ben beğenmedim.
Zilkale yolunda birkac tane taş köprü var. Mostar köprüsünün minyatur halini düşünün, ona benziyor. TOKİ buralara da girmiş betondan siteler yapmış, çirkin... Artık rotamız Sarp sınır kapısı. Saat 18.00 , Fındıklı'dayız. Asıl Lazlar buradan itibaren yoğunluklu yaşıyorlar. Fındıklı'da guatr araştırma merkezi var. Zaten tiroit hastalıkları bölgede yoğun olarak görülür. Arhavin Cengiz Kurtoğlu'nun memleketindeyiz. Şehir içinde karayemiş ağacları var. İdrar söktürücü ve şekere iyi geldiği söyleniyor. Hopa küçük ama şirin bir sahil ilçesi. İrili ufaklı oteller var. Sarp sınır kapısından dolayı. Sınır kapısından önceki son ilçemiz Kemalpaşa ve hemen ardından sınır kapısı geliyor. Burada resim çektikten sonra otelimize geçtik. Yemekleri tatmadim. Gece de otel görevlileri horon izlettiler bize. İlginçti. Bugünlük de bu kadar...Horon videosununun linki aşağıdadır;
http://www.youtube.com/watch?v=SDz7sGoE6M0
Not: Tüm resimler bana ait değildir. Bazı yerlerden bahsederken ya resmini çekmemişiz ya da güzel çıkmamış. O yüzden bazı resimler internetten alınmıştır.
Tarkan bey günlügün için adıma teşekür ederim
YanıtlaSilyaşanmış 7 günü yazıya dökmüş olman bile teşekür hak ediyorsun 26/7-02/08 2009 hep güzelliklerle dolu bir tatil olarak hatırlayacagız.iyi çalışmalar GÜLBAHAR AKGÜL
tatilimiz cok guzeldı ama senın sonrasındakı paylasma ve gorusme teklıfın cok sıcaktı turumuzda cok guzel arkadaslarımız vardı hersey cok guzeldı gorusmek uzere
YanıtlaSilBenım bılgısayarda problem var bazen gonderı yapmıyor ınsallah yorumlarım gelmıstıe
YanıtlaSil